UNUTULAN DİLİMİZ

Geleneğe dayanan, gelenekle ilgili olan her şey gelenekseldir. Yapılan bir işte gösterilen ustalık ise sanatı ifade etmektedir. Her toplumun kendine has geleneksel sanatı bulunmaktadır. Türk toplumunun ise övgüye dayalı bir sürü geleneksel sanatı bulunmaktadır. El emeği göz nuru ile yapılan geleneksel sanatlarımızın bir kısmı bu gün unutulmaya yüz tutmuştur. Kimisi ise sultanlıklarını sürmektedir. Hangisi acaba bu sultanlığını süren sanatı diye düşüneceksiniz. Öncelikle iğne oyasıdır. Afyonkarahisar merkez giyiminde göyneklerin yakalarında, yazma kenarlarında kullanılmıştır. Ayrıca kız çeyizlerinde yatak takımı, su takımı, kahve takımı, oda takımı gibi çeyizlerde olmazsa olmaz olarak yerini almıştır. Günümüzde örtülmeyen ve kullanılmayan bu örtüler sandık beklemektedir. Yeni nesil gençler ise iğne oyasını büyüklerinden öğrenme taraftarı değildir. Eskiden anneden, yengeden, hatta becerikli komşudan öğrenilen el sanatları artık günümüzde kurslardan öğrenilmektedir. İşte halk eğitimin açtığı kurslarla iğne oyası yeni tasarımlarla daha çok kişinin elinde hayat bulmuştur.

            Her ne kadar sultanlığını sürse de iğne oyası konuşan dilini unutmuştur. Yapılan tespih başlarında şahane çiçekler, tepsi içinde muhteşem çiçek buketleri gibi eserler çıkmaktadır. Peki, iğne oyası nasıl konuşur diyeceksiniz. Yeni gelinler başlarına kırmızı yazma örterek yeni gelin olduklarını etrafa anlatırlar. Eğer gelin hamile ise yazma kenarına müjde oyası yapar, kayınvalidesi ile arası açık ise biberler oyasını, kızı oldu ise pembe, oğlu oldu ise mavi oya yapar. Sevdiğine umut oyası vererek sevdiğini anlatırdı. Mesaj veren bu dil artık yerini görselliğe bırakmıştır. Her yörenin kendine has olan motifleri özelliğini yitirmiş artık evrensel bir hal almıştır. Geleneksel sanatımızın unutulmadığı bu kurslarla geçmişimiz unutulmuştur. Sizler elinizde bulunan mevcut iğne oyalarınızı en azından müzelere hibe ederek, gelecekte yaşatabilirsiniz. .