Milli Birlik ve Beraberlik

Toplumların tarih içerisinde karşılaştıkları zor zamanlar vardır. Bu zor zamanları aşmak için ortak değerler, hassasiyetler ve dayanışma ruhu önemlidir. İstiklal savaşı ve Çanakkale savaşları yakın tarihimizdeki zor günlerdi. Şüphesiz bu zor zamanlardan birisi de 15 Temmuz 2016 tarihindeki birliğimize ve dirliğimize karşı yapılan meşum kalkışma hareketi idi. Çok şükür başta Rabbimizin lütfu, devletimizin ve milletimizin feraseti buna geçit vermedi.

Toplumu ayakta tutan temel değerler vardır. İnanç birliği (din), dil birliği, toprak bütünlüğü (vatan), bayrak, ezan ve şehadet gibi kavramlar bunun başında gelir. Düşman /lar her daim zamanın imkânlarını kullanır ve kullanmaktadır. Yalan haber, dedikodu, iftira, hak ihlali, ahlaksızlığı yayma, gençleri ifsat etme, adam kayırma ve daha birçok yollarla toplumda fitne çıkarmak isteyenler olacaktır. Zamanında gerekli tedbirler alınmaz ise güven / emniyet sıkıntısı ortaya çıkar. Bir toplumun en temel sıkıntılarından birisi de güven ve emniyetin ortadan kalkmasıdır.

Birliğimizi Sağlayan Temel Değerler

İman, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet

Müslüman bir toplum için birliğimiz sağlayan birinci değerimiz imandır. “İman ettim” diyen herkes diğer Müslümanların kardeşidir. Ve artık kardeşlik hukukuna uygun davranmak zorundadır. Çünkü bizi kardeş kılan Kutsal kitabımızdır. (Hucurât,49/10). Her Müslüman kardeş olmanın gereği davranır veya davranmak durumundadır. Bu sebeple bizim birliğimizi sağlayan temel kaynağımız ve imanımız gereği Kur'an-ı Kerim’dir. Şöyle buyrulmaktadır: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur'ân’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz” (Al-i İmran, 3/103) başta bu ayet olmak üzere Kur'an-ı Kerim bize şunu öğretiyor. Birliğimiz ancak Kur’an’ın etrafında toplanmamız ile mümkündür.

 Kur'an-ı Kerim’in hayat bulması Efendimiz (s.a) ‘in uygulaması ile yani sünnet ile hayat bulmuştur. O (s.a)’nun söz ve uygulamaları bizim ve ümmetin hayat kaynağıdır. O kadar ki, ibadetlerden aile içi davranışlara, komşuluk münasebetlerinden alış-verişe hatta atasözlerimize kadar geniş bir alanda bize yön vermiş ve hayat kaynağımız olmuştur.

Vatan, Bayrak ve Ezan

Bir toplumu bir arada tutan değerler birden çoktur. Ama bunların en başında üzerinde yaşanılan vatan toprağı, bayrak ve biz Müslümanlar için ezan gibi temel değerler gelir. Vatan toprağı bizim için sıradan bir yer veya mekân değildir. Başta şehitlerin hatırası, üzerindeki mabedler, atalarımızın kabirleri ve toplumun varlığı ve namusu yaşadığımız toprak parçasını bizim için özel kılan ve vatan yapan hususlardandır. Ve biz vatanımızı bölmeye çalışan, bayrağımıza ve ezanımıza karşı saygısızlık yapanları asla affetmeyiz.

Dindarlık ve Sahih Din Bilgisi

Bu kavramın içini doldurmak çok kolay değildir. Müslüman kimliğine sahip olmak ve onu korumak sahih bilgi ile olur. Bilgi ise kulaktan dolma değil, kitabi olan bilgidir. Din gibi ulvi bir değer üzerinden toplumları yönlendirmek, bazen de duygu ve düşünce anlamında esir almak mümkündür. Çünkü 15 Temmuza giden yolda ayet ve hadisleri usul / metodoloji olmadan ele alan, yorumlayan ve değerlendirenler toplumun bir kesiminin manevi duygularını istismar etmeyi başarmışlardır. Esasında bu tehlike her zaman / dönem vardır. İşte bu sebeple sorumluluk taşıyan herkes sahih din bilgisi konusunda dikkatli, gayretli ve tedbirli olmalıdır.

Özellikle akaid / iman edilen esaslar konusunda kadim tarihimizden süzülerek gelen temel değerlerimiz vardır. Mesela, rüyalar delil değildir, kişiler hakikat yerine konamaz, hiç kimsenin sözü Kur’an ve sünnetten üstün değildir, bir sözün muteberliği Kur’an ve sünnete uygunluğu ile ölçülür.

Ve Bazı Değerlendirmeler

-          Dinin kaynakları Kur’an ve sünnettir, esasında ikisi bir bütündür.

-          Bu iki kaynağı anlamada usul ve yöntem vardır: Edille-i şeriyye,

-          Kişiler mutlak hakikat yerine konamaz.

-          Tek kaynaklı okumalar tarih boyunca hep sıkıntılı olmuştur.

-          Dini kavramlar ters yüz edilerek, maksadı dışında kullanılarak dindarlık olmaz,

Msl: sıla-ı rahim terk edilemez, haram ve helal kavramı dünyalık nimetler ve değerler için değiştirilemez.

-          Dinin özü: güzel ahlaktır.

-          Dinin öğrettiği en temel kavramlardan birisi “Hak” kavramıdır.

-          Dindarlık dünyalık menfaat için değildir.

-          Kişilerin masumiyeti yoktur / ismet sıfatı sadece peygamberler içindir,

-          Herhangi bir faninin veya kişinin / kişilerin ortaya koyduğu ölçüler / içtihatlar Kur’an ve sünnete aykırı olamaz.

-          Eğer böyle bir görüş ile karşılaşırsak, her Müslümanın tavrı nettir. Yani Kur’an ve sünnete açıktan aykırı olan bir söz veya fiil asla tasvib edilemez.

-          Buna rağmen “ bir bildiği vardır “ anlamında bir söz ve tavır, unutmayalım ki, ahirette bizi kurtaramayacaktır.

-          Hakikat / doğrular kişilere göre değerlendirilmez,

-          Dinin özünde / orjininde asla gizem / gizlilik / takiyye / aldatma / başkasının hakkını çalma / hile vb kavramlar yoktur.

-          Sevgili peygamberimizin mübarek hayatı ortadadır.

-          Ashabı ile olan ilişkileri açıktır.

-          “ Biz zahire göre hükmederiz “ sözü önemlidir.

-          Dini tanımlamak, dini kavram ve değerlere anlam yüklemekte asla keyfilik olamaz. Cifr hesabı gibi bir takım anlayışlar islamın özü ile alakalı değildir,

-          Mesela Bütün mezhep imamlarımız içtihatlarını Kur’an ve sünnete dayandırmışlardır.

-          Çünkü dinin temel değerleri ters-yüz edilince ortaya gizemli bir anlayış çıkıyor.

-          Sonra ortaya paralel itikat / paralel fıkıh ortaya çıkıyor.

-          Kapalı devre bir anlayış, sanal bir haz ortamı çıkıyor.

-          Sonrasında ise, artık akıllar kiraya veriliyor / eleştiri namına hiçbir şey kalmıyor.

-          Hâlbuki sünnette açık bir şekilde yaşanmıştır ki, bir hanım sahabe bile Efendimize sormuş, kanaatini belirtmiştir.

-          Kişinin sevdiği bir zât, söz ve davranışları Kur’an ve sahih sünnete aykırı ise bu durumda bunu sorgulamak O kişinin görevidir.

Rabbim şehitlerimize ve vefat eden gazilerimize rahmet eylesin.

Hayatta olan gazilerimize de sağlık ve afiyetler ihsan eylesin.