İslamda Çocuk Terbiyesinin Önemi

 Evlat her aileye emanettir. Dünyanın süsüdür (Kefh,18/46). Aynı zamanda da imtihan aracıdır (Enfâl,8/28). Çocuk sahibi olmak Müslüman her birey için emanet bilinci ile yürür. Kadim kültürümüzde bir aile çocuğundan bahsederken “ bizim emanet ” derlermiş. Yani bu bize Allah’tan emanettir, demek istiyorlar. Çocuk konusunda üç ciddi imtihan vardır;

-          Birincisi: Çocuk sahibi olamamak: çevremizde çocuk sahibi olamayan aileler vardır. Hatta bazen tıbbi hiçbir engel de bulunmaz. Unutmayalım ki bu durum da bizim için imtihandır.

-          İkincisi: Çocuk sahibi olmak ve yaşaması: Bu bir ömür devam edecektir. Hatta çocuğun yaşı ne olursa olsun anne-baba için “ o hala çocuk “ ifadesini kullanırız.

-          Üçüncüsü: çocuk sahibi olmak ama çocuğun anne-babasından önce vefat etmesi. Bu belki de bir anne-baba için imtihanların en zorudur. Ama unutmayalım ki veren O, alan da O’dur.

         Çocuk Dünyaya Gelmeden

Bebek sahibi olacağını öğrenen her aile sevinir ve heyecanlanır. Bir taraftan da çocuğun ihtiyaçları için hazırlık yapmaya başlarlar. Beşiği, elbiseleri ve diğer ihtiyaçları. Bu çok normaldir. Bir de ilgili hekimler anne adayına bebeğin sağlığı için tavsiyelerde bulunur. Yeme-içmesi ve diğer konular. Bunlar da elbette çok önemlidir. Ama unutulmaması gereken bir konu daha var ki, her anne-baba adayı aynı zamanda çocuklarının hayırlı bir evlat olması için tedbirler almalıdır. Bu konuda Kur'an-ı Kerim bize Hz. Meryem’in annesinin duasını hatırlatır. Şöyle haber verilir: “Bir zamanlar İmrân’ın karısı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini kayıtsız şartsız sana adadım, benden kabul buyur; kuşkusuz sensin her şeyi işiten, her şeyi bilen.”(Âl-i İmran,3/35 ). Şüphesiz ki Kur'an-ı Kerim’in haber verdiği her bilgi önemlidir. Neslin devamı için evlilik ve çocuk sahibi olmak fıtri olandır. Ama bunu imanın öğrettiği sorumluluk altında yerine getirmek de yine imanın bize yüklediği bir görevdir.  

Çocuk Dünyaya Geldikten Sonra

Bir Müslüman, daha yavrusu dünyaya ilk gözlerini açtığında kulağına ezan okuyarak, âdeta ona kimliğini ve şiarını fısıldamaktadır. Bu, Resûlullah’ın torunu Hasan doğduğunda onun kulağına ezan okumasıyla sünnet olmuş bir uygulamadır. Böylece, âdeta insanı bütün erdemlere götürecek, özgürleştirecek ve bütün sapkınlıklardan koruyacak temel öğretileri içeren ezanın, gözlerini açtığı anda kulağına fısıldanmasıyla, çocuğun ilk mânevî aşısı yapılmış olmaktadır. Bütün mânevî kirlerin, kötülüklerin, sapkınlıkların ve şeytanca işlerin, hayatı boyunca o çocuktan uzak durması için yapılan bir duadır bu anlamda ezan. Çünkü ezanın bir gücü de budur. Ezanın bulunduğu ve duyulduğu yerde, kötülükler ve şeytan barınamaz. Muhammedî seda, yerden göklere doğru, “sözlerin en temiz ve güzel olanının O"na yükselmesi”  gibi yükselirken, rahmet kapılarını da açar ve bütün bir âlemi kirlerinden arındırır. Zamanı, vakti, kulluğu ve en büyüğü unutturanlar, kutsal çağrı boyunca ortadan kaybolur. Ortalık huzur, sükûn ve kurtuluş muştusuyla dolar. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav) namaz için ezan okunduğu zaman şeytanın dönüp onu duymayacağı yere kadar uzaklaştığını, ezan bitince geri gelse de kâmet edilmeye başlanınca tekrar dönüp kaçtığını anlatmaktadır. (Hadislerle İslâm, II/315  )

Çocuğun Yaşına Göre Eğitim

Anne-baba çocuğun eğitiminden sorumludur. Dünyaya geldiğinde sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okunması sadece sembol bir değerden ibaret değildir.

Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (s.a)’in mübarek sözlerinde bizim için çok önemli hayati emir ve tavsiyeler vardır. Lokman suresi 13-19. Ayetleri ışığında şunları ifade edebiliriz:

-          İman Sorumluluğu: İman, bir insanın dünyadaki en büyük nimetidir. Kişinin hayatı imana diğer bir ifade ile iman ettiği değerlere bağlıdır. Kur'an-ı Kerim Lokman a.s’ın ilk nasihatini şöyle haber veriyor: “ Lokmân oğluna öğüt verirken ona şöyle dedi: “Sevgili oğlum! Allah’a ortak koşma; çünkü O’na ortak koşmak kesinlikle çok büyük bir haksızlıktır.” (Lokman,31/13 )

-          Anne-Babaya Saygı Sorumluluğu: çocuklarımıza öğreteceğimiz temel konulardan birisi de anne-babaya saygı ve hürmettir. Bu konuda şöyle buyrulmaktadır: “ Biz insana anne babasıyla ilgili öğütler verdik. Annesi, güçten kuvvetten düşerek onu karnında taşımıştır; çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bunun için (ey insan), hem bana hem anne babana minnet duymalısın; sonunda dönüş yalnız banadır.” (Lokman,31/14)

-          İlahi Murakabenin Varlığı: Bir çocuk veya gençte olması gereken en temel bilgilerden birisi de ilahi murakabenin varlığını bilmesidir. Hangi zeminde olursa olsun yaptığı her şeyi gören ve işiten rabbi vardır. Bunu Lokman a.s çok yalın ve anlaşılır bir şekilde şöyle haber veriyor: “Lokmân, “Sevgili oğlum” (dedi), “Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır.” (Lokman,31/16)

-          İbadet Bilinci Ve Sorumluğu: Her kul ibadetlerle sorumludur. Ve anne-babalar eğitim sürecinde çocuklarına ibadetlerini sahih ve sağlam bir şekilde öğretmelidir. Şöyle buyrulmaktadır: “ Yavrucuğum, namazını özenle kıl…“(Lokman,31/17)

-          Çevreye Duyarlılık Sorumluluğu, Emr-i bil Ma’ruf: İyiliklerin peşinde kötülüklerden uzak bir hayat proğramını öğretmelidir. “ …iyi olanı emret, kötü olana karşı koy…  “(Lokman,31/17)

-          Sabır Ahlakı: her insan için dünyada farklı imtihanlar ve zorluklar vardır. Ama Müslüman kişi karşılaştığı bir zorlukta meşru şekilde çare arar. Derdini çözmek için uğraşır, isyan etmez ve sabreder. Şöyle buyrulmaktadır:  …başına gelene sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir.” (Lokman,31/17)

-          Ahlaki Değerler: bununla beraber her Müslüman da bulunması gereken temel hasletleri de şöyle haber verir: “Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.” “Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme; çünkü seslerin en çirkini eşeğin ­anırmasıdır.” (Lokman,31/18-19)

-          Adab-ı Muâşeret: Çocuklarımıza imanımızdan kaynaklanan ve toplum içinde nasıl davranmamız gerektiğine dair güzellikleri de öğretmeliyiz. Yemekten önce ellerimiz yıkamak, besmele ile başlamak, büyüklere saygılı olmak, yalan söylememek gibi birçok güzelliği öğretmeliyiz. Kur'an-ı Kerim okumasını, Efendimiz (s.a) ‘in hayatından bölümleri öğretmeliyiz. Veya öğrenecekleri imkanları oluşturmalıyız.

Unutmayalım ki en iyi öğretme yöntemi örnek olmaktır. Çocuklarımız önce bizi görür ve taklit ederler. Bunun için her anne-baba aynı zamanda çocuğunun ilk öğretmenidir. Bize düşen de iyi bir örnek anne-baba olmaktır.