Mevlid-i Nebi
11 Rebiulevvel 1446 / 10 14 Eylül 2024
Şükürler olsun, Bir Mevlid-i Nebi daha geldi…
Salât ve selâm O (s.a)’na , bütün enbiyalara ve âl ve ashabına olsun…
İslam alemi ve insanlık Nebevi öğretilerden uzaklaştıkça dünya yanıyor…
Müslümanlar birbirine zulmediyor…
Özellikle din ve dindarlık adına yapılan yanlışlar bir başka yüreklerimizi yakıyor…
Efendimiz (s.a) ‘in hayatına dair her şey bizim için önemlidir. Bu sebeple O (s.a)’nun dünyaya teşrifini vesile yaparak hayatından bir şeyler hatırlamak ve öğrenmek güzeldir.
Başta Süleyman Çelebi’nin kaleme aldığı Mevlid-i Şerif metnini okumak ve dinleme her halde en güzel bu akşam olur.
Halimiz
Özel zamanlar muhasebe açısından önemlidir. Nefsimiz, ailemiz, akrabalarımız, komşularımız, ülkemiz, islam âlemi ve tüm insanlık için düşünmeliyiz…
Bir yıldır Gazze’de şehit düşen binlerce kardeşlerimiz, evinden yurdudan edilen kadın, yaşlı, hasta ve çocuklar üzerine…
Doğu Türkistan ve Miyanmar’daki soydaş ve dindaşlarımız üzerine…
Yüreklerimizi yakan Narin bedenlerin toprağa düştüğü günler üzerine…
En basit bir konudan dolayı yitip giden canlar üzerine…
Yok sebeple ayrılan ve dağılan yuvalar üzerine…
Genç yaşta alkol ve uyuşturucu bataklığına düşen gençler üzerine…
Her geçen gün artan ahlaki yozlaşma üzerine…
…….
Efendimiz (s.a) Gelince
Peygamber Efendimiz (s.a) den önceki dönemin adı cahiliyye idi. Yani peygamber yok ise cehalet vardır. Ama O (s.a) gelince saadet asrı oldu.
O (s.a) âlemlere rahmet olarak gönderildi. Kur'an-ı Kerim böyle haber veriyor. O (s.a)’nun olduğu yerde rahmet vardır, bereket vardır, huzur vardır. Ama eğer O (s.a) yoksa, O’nun öğrettikleri yoksa orada zulmet vardır.
Efendimiz (s.a) ‘i Anarken
Nefsimiz adına bir muhasebeye fırsat olmalıdır. Biz O’nun ümmeti olarak ahlakımız nasıl ve nicedir?
Ailemiz nasıl? Eşler arası ilişkiler nasıl? Anne-baba olarak çocuklarımıza karşı yapmamız gereken ödevleri yapabildik mi? Akrabalık ilişkilerimiz nasıl?
Toplum olarak biz dışardan bakıldığında nasılız? Ahlakımız Efendimiz (s.a) ‘in bize bıraktığı mirasa uygun mu? Müslümanca bir duruşumuz var mı? Başka dünyalara ait görüntüler mi var?
Mesela, pazarlarımız, mezarlarımız, mabetlerimiz, düğünlerimiz ve cemiyetlerimiz nasıl?
Efendimiz (s.a)’e Karşı Görevlerimiz Yeniden Düşünmek
Âlimlerimiz yaptıkları çalışmalarda bizim Efendimiz (s.a) ‘e karşı görevlerimizi bize öğretmişlerdir. Kısaca şöyle ifade edebiliriz:
1. Peygambere iman: Şükürler olsun O’na inanmış bir ecdadın çocuklarıyız. O’na iman bir bütündür. Efendimiz (s.a) ‘in bize öğrettiklerini katagorik olarak düşünmeyiz. Yani hayatın bazı yerlerinde O’na uyalım, ama bazı yerlerde ise nefsimize göre hareket edelim, diyemeyiz.
2. Peygambere itaat: İman etmenin tabii neticesi O’na itaattir. Biz ibadetlerimizde ve günlük her türlü işlerimizde O’na ittiba ederiz.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
“Ey iman edenler! Allah ve resulüne karşı hainlik etmeyin, size bırakılan emanetlere de bile bile hıyanet etmeyin.”(Enfal,8/27)
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
“Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve resulünün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O’nun huzuruna götürüleceksiniz. “ (Enfal,8/24)
3. Peygamberi sevmek: İnanmanın ve onun gereği tabi olmanın tabii neticesi sevgi duymaktır. Çünkü O (s.a) bize çok düşkündür. Bunu bize Rabbimiz haber veriyor:
لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
“Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.”(Tevbe,9/128)
قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Âl-i İmran,3/31)
4. Peygambere saygı göstermek:
- Saygı gereği salavat: Salavat getirmek ile alakalı Efendimiz (s.a) ‘in müjdeleri vardır. Biz Müslümanlar olarak salavat getirmeyi sadece lafızla anarak dilimizle zikir olarak bırakamayız, bırakmamalıyız. Mesela, nasıl ki hamd etmek sadece “elhamdülillâh” lafzını söylemekten ibaret değilse, salavat getirmekte O’na olan aidiyetimizi güçlendirmektir. Dilimizle salavat getirirken O’nun pratik hayata dair öğrettiklerini de hayatımıza taşıma gayretini göstermektir. Yani esasında salavât getirmek, aidiyetimizi güçlendirmektir.
- Saygı gereği unvanıyla anmak: Çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miraslardan birisi de budur. Peygamber Efendimiz (s.a) ‘den bahsederken sıradan bir isim gibi konuşmayıp saygı ile anmak bizim için bir görevdir.
5. Hatıralarına saygılı olmak:
- Sözümüzde
- İşimizde
Şahsiyet İnşası İçin Mübarek Lisanından Örnekler:
Örnek 1: Benim ile sizin meseliniz şu adamın misali gibidir.
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) :
“إِنَّمَا مَثَلِى وَمَثَلُ أُمَّتِى كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتَوْقَدَ نَارًا، فَجَعَلَتِ الدَّوَابُّ وَالْفَرَاشُ يَقَعْنَ فِيهِ، فَأَنَا آخِذٌ بِحُجَزِكُمْ وَأَنْتُمْ تَقَحَّمُونَ فِيهِ.”
Ebû Hüreyre"nin naklettiğine göre,
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Benimle ümmetimin durumu (geceleyin) ateş yakan kimsenin hâline benzer. Böcekler ve kelebekler o ateşe düşmeye başlar. İşte ben de sizler ateşe girerken kuşaklarınızdan tutup engellemeye çalışıyorum.” (Müslim, Fedâil, 17)
Örnek 2: Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) :
“إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ.”
Ebû Hüreyre"nin rivayet ettiğine göre,
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel hlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.” ( İbn Hanbel, II, 381
Örnek 3: Peygambere iman, imanın tadını almaktır.
عَنْ عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) يَقُولُ:
“ذَاقَ طَعْمَ الْإِيمَانِ مَنْ رَضِيَ بِاللَّهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلَامِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ نَبِيًّا رَسُولًا.”
Abbâs b. Abdülmuttalib"in işittiğine göre,
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah’ı Rab, İslam’ı din ve Hz. Muhammed’i de nebi-resûl olarak kabullenen kişi imanın tadını alır.” (İbn Hanbel, I, 208)
Tavsiyeler:
Aile büyükleri ve yakınları ile tebrikleşelim. Ama mümkün ise yüzyüze veya sesli. Dijital dünyada paylaşmak da önemlidir ama daha güzel olanı canlı olan paylaşım ve tebrikerdir.
Hastalar ve yoksullarla ilgilenelim.
Komşularla hediyeleşelim.
Evlerimizde Efendimiz(s.a)'in hayatını anlatan muteber kitaplar bulunduralım. Bu konuda Başkanlığımızın her yaş için güzel kitapları var.
Çocuklarımıza O'nun hayatından belli bölümleri bu gecelerde anlatalım. Efendimiz(s.a)'in hayatından bölümeri öğretmez isek , başka dünyalara ait hikayeler zaten her gün öğretiliyor.
Bu gecede Arif Nihat Asya’nın Naat’ındaki sözleri ile sesleniyoruz.
Gel, ey Muhammed, bahardır…
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır…
Hacdan döner gibi gel;
Mi’râc’dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!
Yorumlar