KARDEŞLİK VE ÎSAR
Kardeşlik
Bizi kardeş kılan Allah’tır. Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyuruyor:
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“ Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat, 49/10 )
İlk kural: İnanan her insan diğer mü’minin kardeşidir.
İkinci kural: Kardeşlikte esas olan iman bağıdır. Hucurat suresindeki ayeti kerimede şöyle buyrulur: “Mü’minler ancak kardeştirler “
Üçüncü kural: Kalplerimizi ısındıran Yüce Mevlamızdır. Müslümanlar arasında kardeşliği ancak Kur’an ve sünnet sağlayabilir.
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
“ Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Âl-i İmran, 3/103)
Dördüncü kural: kalplerimizi ısındıran yüce mevlamızdır.
وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْۜ لَوْ اَنْفَقْتَ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًا مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ اَلَّفَ بَيْنَهُمْۜ اِنَّهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
“ O, seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. “ (Enfal, 8/63)
Beşinci kural: Müminler birbirlerinin velileri / yardımcılarıdır;
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
“ Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. “(Tevbe,9/71)
Altıncı kural: mümin kardeşi için duacıdır.
وَالَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ
“ Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin “(Haşr, 59/10)
ÎSAR
Kardeşliğin en güzel görüntülerinden birisi de îsardır. Îsar, en genel ifadesi ile başkasını / başkalarını tercih etmektir. “İsâr ahlâk terimi olarak “bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması” demektir.
Bu konuda Kur'an-ı Kerim ashabın ortaya koyduğu güzelliği işaret edip şöyle haber vermektedir:
وَالَّذ۪ينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَالْا۪يمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ ف۪ي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّٓا اُو۫تُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَۚ
“Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.” (Haşr,59/9)
İnsanın başkalarını kendine tercih etmesi demek olan îsârın mümine kazandıracağı çok güzel vasıflar vardır.
Bunları şöyle özetleyebiliriz:
Îsar, infaktır.
Her infak Allah için yapılır.
İnfak veya sadaka, kulun Allah’a gösterdiği bir sadakattır.
Îsar, cömertlikte zirvedir. Her iyilik, her sadaka kıymetlidir. Ama Îsar, kişinin kendisi de ihtiyaç halinde iken başkasını tercih etmektir.
Îsar, kardeşliği öne çıkarmaktır.
Müminin başkalarını kendine tercih etmesi onun imanının kemaline delalet eder, onun iyi insan, güzel Müslüman olduğunu gösterir.
Îsâr, Mümini Allah’ın sevgisine ve rızasını ulaştırır. Bir mümin için Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmaktan daha büyük bir şey yoktur.
İnsanlar arasında ülfet, muhabbet, şefkat ve merhamet meydana getirir. Böylece birbirlerini seven ve sayan insanlardan meydana gelen bir sevgi toplumu oluşmuş olur.
İnsanı cimrilikten, hasislikten kurtarır, fedakârlık ve diğerkâmlığa alıştırır. Mümin sadece kendini düşünen ve kendisi için yaşayan bir kimse değildir.
Başkalarını da düşünmek ve onların yaşaması için çalışmak durumundadır.
Îsâr, kişinin kendisi muhtaç olduğu halde nefsinden feragat edip bir başkasını kendine tercih etmesidir.
Îsâr bir cömertlik ama sıradan bir cömertlik değil, cömertliğin zirve noktasıdır.
Îsâr, insanın kendi derdini unutup başkalarının derdine deva olmaya çalışmasıdır.
Îsâr, insanın muhtaç olduğu bir dilim ekmeği, din kardeşim daha muhtaçtır diyerek ona vermesidir.
Îsâr toplumun menfaat ve çıkarlarını kendi menfaat ve çıkarlarından üstün tutması, yaşama zevki yerine yaşatmaktan haz duymasıdır.
Îsâr, ulvî bir duygu, yüksek bir haslet ve insanlar arasındaki sevgi, saygı, merhamet, şefkat ve kardeşliğin güzel bir tezahürüdür.
Îsâr, bir nazariye değil, yaşanmadan ortaya atılmış bir görüş, bir ideal değil, yaşanmış, ilk İslam toplumunda en güzel örnekleri verilmiş ahlaki bir erdemliliktir. Bu yüksek haslet ve ulvî duyguları besleyen hiç şüphesiz yüce ki[1]tabımız Kur’ân-ı Kerim’dir. Kur’ân, böyle güzel haslet ve yüksek ideallere sahip nesil yetiştirmek için gelmiştir
Örnekler
Kur'an-ı Kerim’den;
“Bilirseniz, borçlunun borcunu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 2/280.)
Efendimiz (s.a) ‘in mübarek sözlerinden;
“Darda kalanın borcunu erteleyen veya borcu silen kimseyi Allah gölgesinde gölgelendirir.” (Müslim, Zühd, 74)
“Bir müslüman diğerine iki defa karz-ı hasen verirse, bir defa sadaka vermiş gibi olur.” (İbn Mâce, Sadakât, 19)
“Zorda olan kişiye genişlik sağlayana Allah da dünyada ve âhirette genişlik sağlar.” (İbn Mâce, Sadakât, 14.)
Kızı Fâtıma ev işlerinde yorgun ve bitkin düşünce, babasından işlerine yardımcı olacak bir hizmetçi verilmesini istemişti. Hz. Peygamber, o sırada ganimetlerle bir savaştan dönüyordu. Hz. Fâtımaʹnın bu isteğini Suffe talebelerinin yoksul yaşayışını ve ihtiyaçlarını gerekçe göstererek geri çevirmiştir. Böylece Hz. Peygamber, Ashâb-ı suffanın ihtiyaçlarını kendi öz kızının ihtiyaçlarına tercih etmiştir. Bu da İslâm tarihinde îsâra örnek teşkil edecek olan meşhur bir olaydır.
Hz. Aişe oruçlu iken bir yoksul kendisinden yardım istedi. Evinde ancak bir yufka ekmek vardı. Azatlı cariyesine: “Onu yoksula ver.” dedi. Cariye: “İftar edeceğin başka bir şey yok.” deyince, Hz. Aişe (r.a.): “Onu dilenciye ver.” dedi. Cariye der ki: “Hz. Aişe’nin emrini yerine getirdim. Akşam olunca ev halkından biri veya bir insan bize yufka ekmeğe sarılmış bir koyun eti hediye etti. Mümin[1]lerin annesi Aişe (r.a.) beni çağırıp: ‘Bunu ye, bu senin ekmeğinden daha iyidir’ dedi.” (Mâlik, Muvatta, Sadaka, 5). Görüldüğü gibi Hz. Aişe, yoksulu kendisine tercih ederek yiyeceğini ona veriyor, Yüce Allah da onun bu fedakârlığına karşılık daha iyisini kendisine lütfediyor. Konuyla ilgili şu ayet son derece anlamlıdır.
“Kim Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olursa Allah ona içerisinde bulunduğu sıkıntıdan bir çıkış yolu sağlar ve ona ummadığı bir yerden rızık verir” (Talâk Sûresi, 65/1-2).
Yorumlar