Peygamberimizin Hayatından

Nezaket Örnekleri

 

Efendimiz (s.a) Üsve-i Hasenedir.

İnsanlarla ilişkilerindeki tavırları, ailesine karşı uygulamaları, alış-verişi, komşuluğu, üzüldüğündeki duruşu, sevincindeki hali ile hasılı her hali ile bize yegane örnektir. Kur'an-ı Kerim şöyle haber vermektedir;

 “ İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.” (Ahzab,33/21)

Rabbimiz Efendimiz (s.a) ‘i överken şöyle haber veriyor:

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ

 “Muhakkak ki sen yüce bir ahlâka sahipsin.” (Kalem,68/4)

 Efendimiz (s.a) ‘in ahlakı Kur'an-ı Kerim idi. Bunu bize Hz.Aişe annemiz haber veriyor. O’nun bize miras bıraktığı onlarca güzellik vardır. Her türlü insani ilişkilerde dikkat edilmesi gereken temel değerleri bize öğretti. Tebessüm etmenin sadaka olduğunu, insanları mahcup etmenin doğru olmadığını, kalp kırmamayı ve aile içi ilişkiler başta olmak üzere her türlü insani ilişkilerde bize nezaketi bize öğretti.

Nezaket sözlükte başkalarına karşı saygılı ve kibar davranma olarak tarif edilir. Nezaket, herkese saygılı ve seviyeli yaklaşmak, itici, kaba söz ve davranışlardan sakınmaktır. Her durumda insaniani karşı efendi, edepli ve erdemli bir tutum takınmaktır. ( S.Türkmen)

 Efendimiz (s.a) şöyle buyurmaktadır:  

 مَنْ أُعْطِىَ حَظَّهُ مِنَ الرِّفْقِ فَقَدْ أُعْطِىَ حَظَّهُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَنْ حُرِمَ حَظَّهُ مِنَ الرِّفْقِ فَقَدْ حُرِمَ حَظَّهُ مِنَ الْخَيْرِ

“Kime rıfktan (nezaket ve kibarlıktan) bir pay verilmişse o kimse hayırdan nasibini almış demektir. Rıfktan mahrum olan kimse ise hayırdan nasip alamamış demektir.” (Tirmizî, Birr, 67.)

 Hz. Peygamber’in (s.a) eşi Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur:

 عن عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) ؛ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ:

“يَا عَائِشَةُ! إِنَّ اللَّهَ رَفِيقٌ يُحِبُّ الرِّفْقَ، وَيُعْطِى عَلَى الرِّفْقِ مَا لاَ يُعْطِى عَلَى الْعُنْفِ، وَمَا لاَ يُعْطِى عَلَى مَا سِوَاهُ.”

 “Ey Âişe! Allah, rıfk (nezaket ve yumuşaklık) sahibidir ve rıfktan hoşlanır. Sertlik, kabalık ve nezaket dışı diğer davranışlara vermediği ecri rıfk sayesinde verir.”( Müslim, Birr, 77)

 Ailesine / çocuklara olan nezaketi

 

عَنْ اَنَسٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ خَدَمْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَشْرَ سِنِينَ فَمَا قَالَ لِي

اُفٍّ وَلَا لِمَ صَنَعْتَ وَلاَ اَ لاَّ صَنَعْتَ

 Hz. Enes b. Mâlik (r.a)’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Peygamber (s.a)’a on yıl hizmet ettim. Bu süre zarfında bana bir kere bile ‘öf’ demedi (en küçük bir azarını bile işitmedim). Yaptığım bir şeyden dolayı, ‘Onu niçin öyle yaptın?’; yapmadığım bir şeyden dolayı da, ‘Onu niçin yapmadın?’ demedi (Beni eleştirip rencide etmedi).”(Buhârî, Edeb:39; Müslim, Fedâil:13)

         İnsanlarla Konuşurken;

Hz. Enes bin Mâlik (r.a) anlatıyor:

“Peygamber (s.a) (yolda) bir adama rast­layıp da onunla konuştuğu zaman, adam dönüp gidinceye kadar Peygamber (s.a), mübarek yüzünü ondan çevirmezdi ve adamla tokalaştığı zaman, adam elini çekinceye kadar O, mübarek elini adamın elinden çekmezdi. Hiç bir zaman O’nun mübarek dizle­ri de yanında oturan adamın dizlerinden ileride görülmemiştir.” ( İbnMâce, Edeb 21 No:3716)

         Mütebessim Bir Yüzü Vardı

Hz. Abdullah b. Hâris (r.a) anlatıyor: “Ben Rasûlullah’tan (s.a) daha çok tebessüm eden hiçbir kimse görmedim.” (Tirmizî, Menâkıb 21)

Hz. Cerîr b. Abdullah (r.a) anlatıyor: “Müslüman olduğumdan beri Rasûlullah (s.a) beni yanına girmekten alıkoymadı (kapıdan geri çevirmedi) ve beni gördüğünde mutlaka gülümsedi.” (Buhârî, Cihad 162; Edeb:68;)  

Hz. Abdullah b. Ömer (r.a) anlatıyor: “(Bir defasında) bir adam üç kez Rasûlullah (s.a)’a seslendi. Allah Rasûlü (s.a) adamın her seslenişinde ona, ‘Lebbeyk! Lebbeyk!’ (Buyurun! Buyurun!) diye cevap veriyordu.”  (İbn Hacer el-Askalânî, el-Metâlibu’l-Âliye, Menâkıb15 Hadis no: 3854 )  

  Yumuşak Huyluluğu

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in yumuşak huyluluğu Kur’an’da övülmüş ve bunun Allah’ın rahmetiyle olduğu ifade edilmiştir.  Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran 3/159)   

         Affediciliği

Kur’ân-ı Kerim’de, Efendimize affedici olması öğütlenmiştir:

خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ

 “Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’raf,7/199)    

Affedici olma konusunda kendi hayatında en güzel örnekleri göstermiştir. Amcası Hz.Hamza’yı şehit eden Vahşi’yi affetmiş, Mekke’nin fethi günü genel af ilan etmiş, amcası Ebu Cehil’in oğlu İkrime’yi de affetmiştir. Hatta İkrime huzura geldiğinde içeriye girmeden Efendimiz (s.a) yanındaki ashabını uyarmış ve “ İkrime’nin yanında babasını (Ebu Cehil) anarak onu üzmeyin “ buyurmuştur. Bu hadise bile tek başına Efendimiz (s.a) ‘in nezaketini gösteren bir hadisedir.

         Hayâ Duygusu

Sevgili Peygamberimizin (s.a) sahip olduğu üstün hayâ duygusu, her konuda Onu kaba davranışlardan uzaklaştırıyor, nezâkete yönlendiriyordu. Efendimizin utanma duygusunun ne derece yüksek olduğuyla ilgili Hz. İmrân b. Husayn ve Hz. Ali (r.anhümâ)’den nakledilen şu hadis son derece çarpıcıdır: “Rasûlullah (s.a) sallallahu örtüsüne bürünmüş bakire bir gelin kızdan daha fazla hayâ sahibiydi. Biz Onun bir şeyden hoşlanmadığını yüzünden anlardık. (Hayâsından dolayı yüzünün rengi ve mimikleri değişirdi.)”  (Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, IX, 17)     

       Mübarek Lisanından Nezaketle İlgili Öğütler

 “Üç kişi bir arada olduğunuzda, iki kişi üçüncüyü bırakarak kendi arasında fısıldaşmasın. Çünkü bu onu üzer.” ( Buhârî, İsti’zan 47)

 “Herhangi biriniz oturmak için bir başkasını asla yerinden kaldırmasın. Ancak ona yer açınız, yer veriniz.” (Buhârî, İsti’zân 31; Müslim, Selâm 29)     

“Bir kimsenin izinlerini almadan iki kişinin arasına girip oturması doğru değildir.” (Ebû Dâvûd, Edeb 21)

“İnsanlara teşekkür etmeyen kimse Allah’a da şükretmez.” (Ahmed, V, 211)

“Din kardeşinle münakaşa ve mücadele ederek çekişip durma. Ona kırıcı şaka yapma ve onunla alay etme. Ona yerine getiremeyeceğin bir şey hakkında söz verme.” (Tirmizî, Birr 58)  

“Karşılaştıklarında binitli olan yaya olana, yürüyen oturana, sayıca az olanlar çok olanlara, ‘yaşı küçük olanlar büyük olanlara’ selam vermelidir.”  (Buhârî, İsti’zan: 5 ve 7; Müslim, Selâm. 1)    

 Kur'an-ı Kerim Hayatın Her Alanında O’nun Çağrılarına Kulak Vermeyi Öğretiyor

 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve Rasûlü’nün çağrısına uyun. Hem bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz diriltilip O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Enfâl, 8/24.)    

         Sonuç

Efendimiz (s.a) hayatının her alanında bize örneklik etmiştir.

Evde aile fertlerine karşı, komşuluk ve her türlü insani ilişkilerde nezaket, sabır, hoşgörü ve affedici olmayı öğretmiş ve yaşamıştır.

Kendisine karşı kaba davrananlara karşı öfkesine hakim olmuş ve affetmeyi seçmiştir.

O (s.a) bize annemizin odasına girerken bile izin isteme nezaketini öğretmiştir.

Yemek yeme adabından uyku adabına, söz ve hareketlerinde kaba ve kırıcı olmamaya varıncaya kadar birçok güzelliği bize öğretmiştir.

Özellikle dilimizi korumalı, konuşmalarımızda konuştuğumuz kelimeleri seçerken dikkatli olmalıyız. Bir keresinde Yahudi bir grup Efendimiz (s.a) ‘e selam verirken hakaret içeren ifade kullanmışlar. Bunun üzerine Aişe validemiz “Allah’ın lâneti ve gazabı da sizin üzerinize olsun!” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a) eşine hitaben, “Sakin ol ey Âişe! Kibar ve nazik olmalı, kaba davranmaktan ve çirkin konuşmaktan da sakınmalısın.” Buyurdu. (Buhârî, Edeb, 38.) “Onların ne söylediklerini duymadın mı?” diye soran Hz. Âişe’ye, Resûlullah şu karşılığı verdi: “Ben de onlara "ve aleyküm" (sizin üzerinize de) diyerek karşılık verdim ya!” (Müslim, Selâm, 11)