TOPRAK MAHSULLERİNİN ZEKÂTI: ÖŞÜR

 

Kur'an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:

 وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْشَاَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا اُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍۜ كُلُوا مِنْ ثَمَرِه۪ٓ اِذَٓا اَثْمَرَ وَاٰتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِه۪ۘ وَلَا تُسْرِفُواۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِف۪ينَۙ 

“O, çardaklı-çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit hurmaları ve ekinleri, zeytini ve narı birbirine benzer ve her birini birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (zekâtını/sadakasını) verin!” (En’âm, 6/141.)

Efendimiz (s.a) şöyle buyurmuştur:

 “بُنِيَ الْإِسْلاَمُ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَإِقَامِ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ وَحَجِّ الْبَيْتِ وَصَوْمِ رَمَضَانَ.”

“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah"tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed"in Allah"ın Resûlü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, Kâbe"yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Müslim, îmân, 21)

 Mali ibadetlerin başında zekât gelir.

Zekât, Allah tarafından belirlenen ve zenginlerin mallarındaki fakirlere ait olan haktır.

Kişi vermesi gereken miktarı / zekatı vermiyor ise fakirin hakkını elinde bulunduruyordur.

Zekât verme zamanı sadece ramazan ayı değildir. Zekâta tabi bir mal veya paranın üzerinden bir kameri yıl geçince o mal veya paradan zekât vermek gerekir.

Zekât kelimesi yaklaşık 27 ayette namaz ile birlikte zikredilmiştir.

Günümüzde ortaya çıkan hisse senetleri gibi özel konularda her bir Müslüman kendi sorumluluğunu bilmeli, sormalı ve takip etmelidir.

Zekâtın özellikle hak sahibi olan kardeş, amca ve yeğenler gibi yakınlardan başlaması, okuyan öğrenciler özellikle kız çocuklarımız için ayrılması günümüzde büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan uzun süreli hastalık tedavisi ile uğraşan kardeşlerimizi de unutmamak gerekir.

Deprem ve salgın gibi zor zamanlarda milletimizin zekât konusunda gösterdiği duyarlılığa yakından şahidiz.

Zekât görevi aynı zamanda bir emanettir. Diğer bütün ibadetlerin bize emanet olması gibi zekâtta bize emanet olan bir ibadettir.

Genelde ramazan aylarında zekât ibadetinde bir yoğunluk gözlemleriz. Bunun iki sebebi olabilir: bir, takibindeki kolaylık. Çünkü üzerinden bir kameri yıl geçmesi gerekiyor. İkincisi ise, sevabındaki fazlalık ümididir.

Bu itibarlar zekât ibadeti bir mevsime sıkıştırılmamalıdır. Yakınlardan başlayarak zekât almaya hak sahibi olan kardeşlerimize incitmeden, Kur’an-ı Kerimin ifadesiyle “başa kakma” anlamına gelecek her türlü davranışlardan sakınarak yerine getirmeliyiz.  

Zekât Kimlere Verilir

Zekât ve fitrenin kimlere verilebileceği Kur'an-ı Kerim'de belirlenmiştir (Tevbe Sûresi, 60). Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düşenler, Allâh yolunda cihada koyulanlar, yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulûb adı verilen, kalpleri İslam'a ısındırılmak istenen yeni Müslüman olmuş kimselerdir.

Zekâta Tabi Malda Aranan Şartlar

Tam mülkiyet, nemâ ( artıcı özelliği olması), havaic-i asliyeden fazla ( kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu insanların ihtiyaçlarından fazla) , nisab (belli bir miktara ulaşması) , havalânü’l havl ( üzerinden bir kameri yıl geçmesi) ve borç karşılığı olmama gibi temel şartlara tabidir.

Zekâta Tabi Mal Ve Para

Kişinin şartları tutan 

  •  Elindeki para, döviz, altın ve ticaret malları zekâta tabidir.
  •  Yine sâime olarak isimlendirilen yani yılın yarısından fazlasını çobancılık usulü meralarda geçiren hayvanlardan sünnette ifade edilen ölçülere ulaşınca zekatları verilir. Günümüzde besicilik olarak yapılan hayvan ticareti ise ticaret malı olarak değerlendirilir.
  •  Ve toprak mahsullerinden zekât vermek gerekir.

Toprak Mahsullerinden Zekât

Çok şükür ülkemizin birçok yerinde tarım konusunda çalışmalar güzeldir. Toprak gelirlerinden verilecek olan zekâtın özel adı: öşürdür. Sözlükte “onda bir” anlamına gelen uşr (çoğulu uşûr, a‘şâr) kelimesinin Türkçeleşmiş şekli olan öşür fıkıhta toprak ürünlerinden tahsil edilen zekâtı ifade eder. (TDV) Toprak mahsullerinden zekât (öşür) verilmesinin farz oluşu kitap, sünnet ve icmâ delillerine dayanır. Genel olarak zekât mevzularına temas eden âyetlerde “emvâl” (mallar) kelimesi kullanıldığı gibi Bakara sûresinin 267. âyetinde, “Sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin” buyrularak ziraî ürünlerde malî mükellefiyetin varlığına işaret edilmiş ve En‘âm sûresinin 141. âyetinde müslümanlara hasat günü mahsullerinin haklarını vermeleri emredilmiştir.

Özellikle buğday, arpa, üzüm, zeytin, mısır, fındık ve diğer hububat ürünlerini elde eden kardeşlerimiz şartları tutuyor ise, yani fıkhi ölçülerde oranları tutuyor ise zekâtlarını / öşürlerini ihmal etmesinler.

 Toprak ürünlerinin zekâtı nasıl verilir? Kurulumuz şöyle diyor:

İmam Ebû Hanîfe’ye göre, az veya çok bütün toprak ürünleri zekâta tâbidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/372). İmam Mâlik ve İmam Şâfiî’ye göre, bir sene saklanabilen ve gıda amaçlı tüketilen toprak ürünleri zekâta tâbidir (İbn Cüzey, el-Kavânîn, 208; Şîrâzî, el-Mühezzeb, 1/288).
Ahmed b. Hanbel’e göre, ölçülebilen, tartılabilen ve kurutulabilen dayanıklı gıda maddeleri ile pamuk ve keten gibi topraktan elde edilen ürünler zekâta tâbidir (İbn Kudâme, el-Muğnî, 4/155-160).

Günümüz âlimlerinin çoğunluğuna göre buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir tarımsal ürünlerden, üretim için yapılan gübre, ilaç vb. ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürün, nisap miktarına (beş vesk/ürününe göre 653-1000 kg. arası, mesela buğdayda 653 kg.) ulaşırsa zekâta tabi olur.

Bunların dışındaki ürünlerden ise yukarıdaki maddelerden değeri en düşük olanının nisap miktarının kıymetine ulaştığı zaman (Şeybânî, el-Câmi‘u’s-sağîr, 130-131) öşür verilir. Bu görüş, nasların ruhuna uygunluğu ve yoksulların lehine olması sebebiyle daha uygun görülmektedir.

 Zekâtın Faydaları

Zekât öncelikle kulluğumuzun gereğidir. Kur'an-ı Kerim ve hadislerdeki verilen haberlere göre malımızı temizler ve bereketlendirir. Toplumda tesanüdü ve dayanışmayı temin eder. Müslümanlar arasındaki kardeşliği pekiştirir. Düşmanlıkları giderir. Hatalarımızı telafi eder. Efendimiz (s.a) şöyle buyurmaktadır: "Sadaka/zekât vermek, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları yok eder…"(Tirmizî, Cum’a, 79; İbn Mâce, Zühd, 22)

Yazımızı bir tavsiye ile bitirelim: zekât konusunda en yakın cami görevlimiz ile veya müftülüğümüz ile istişare edelim. Mali durumumuzu ifade ederek mal varlığımız, borcumuz, alacaklarımız ve benzeri durumları anlatarak sorumluluğumuzun / ödeyeceğimiz miktarın ne kadar olduğunu tam olarak öğrenelim. Aksi takdirde fakirin hakkını elimizde bulundurmaktan sorumlu oluruz. Ve Nebevi iki uyarı: ” Bir de hiçbir kavim yoktur ki, zekât vermesin de istifadelerine karşı yağmur alıkonulmasın” ; “ Nâs ölçerlerse eksik ölçeklerini eksik ölçerlerse gökyüzünün yağmur tanelerinden mahrum bırakılır” ( Geniş bilgi için bkz. Tecrid-i Sarih, III,207, İstanbul,2019)