Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın Önemi

         Yeryüzü Emanettir ve Secde Etme Yeridir

Yeryüzünde yaratılan her şey insanın emrine verilmiştir.

وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًا مِنْهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Ayrıca O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lütuf olarak emrinize vermiştir. Bütün bunlarda düşünenler için işaretler vardır. “ (Câsiye,45/13)

 Çünkü vahye muhatap olan insandır.

Yeryüzünde ifsat, bozgunculuk yasaktır. Müslüman yaşadığı mekanı ve coğrafyayı her anlamda yaşanabilir hale getirir veya bunun için uğraşır.

Daha çok kazanmak veya kendi nefsi için insanların, diğer canlıların ve tabiatın aleyhine olacak olan işleri yapmaz ve yapmamalıdır.

Biz dünyayı imar için gönderildik.

هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا

“ … O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı. …. “ ( Hud, 11 /61)

Yeryüzü secde etme yeridir. Yani kulluğumuzu yerine getirme mekanıdır.

 وَهُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلاَئِفَ الأَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِّيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ إِنَّ رَبَّكَ سَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ

  Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir. “  ( Enam, 6 /165)

 Camiler, Mescitler ve Diğer Mabetler

Camiler ve mescitler Müslümanların ortak değeridir. Başta üç Mescid ki, Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa’nın mübarekliği ve önemi Efendimiz (s.a) ‘in lisanı ile haber verilmiştir. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa iken sonraları Kâbe olmuştur. Bu üç mescit islam toplumlarını inşa eden, ruh veren ve dirilten temel mekânlardır.

Ve dünyanın her tarafındaki camiler ve mescitler kâbenin birer şubeleridir. Bu ruh birliği aynı zamanda islam toplumlarının vahdetini sağlayan temel referanslardır.  

Diğer din mensuplarının mabetlerini biz Müslümanlar olarak tarih boyunca koruduk. Bu peygamber Efendimiz (s.a) ‘in öğrettiği bir değerdir.         Ama özellikle günümüzce Siyonist İsrail’in katilleri sadece insanlara değil mabetlere de zulüm yapmaktadır.

Kudüs

Hazreti Ömer döneminde Kudüs şehrinin adı İlyâ idi. Kudüs ifadesi ilk kez Abbasiler dönemi ilk yarısında basılan madeni paralar üzerine görülür. Tarih kitaplarının ifadesine göre, Suriye bölgesi halkı bu dönemde, şehir için İlyâ ismi yerine temiz ve pak manasına gelen el kudüs kelimesini tercih etmeye başlamış. Böylece şimdiki Kudüs ismi yerleşmiştir. Kaynaklar, Irak ve diğer bölgelerdeki Arapların ise Kudüs’ü Beyt-i Makdis olarak almayı sürdürdüğünü kaydediyor. Hazreti Peygamber’in çeşitli hadislerinde de şehir hep “Beyt-i Makdis” atfıyla anılır.  (Taha Kılınç, Kudüs Yazıları,11)

Tarihi kayıtlarda sabittir ki bu topraklardan her daim üç mescide ve tabii olarak da Mescid-i Nebi-i Aksâ’ya özel ilgi duyulmuş, ihtimam gösterilmiş ve vakıflar kurulmuştur. Bunun en güzel örneklerinden birisini Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümünden Prof.Dr Mustafa Güler hoca şöyle tespit etmiştir: Bolu ilimiz Gerede’ye bağlı, Çayören, Avşar, Goncaaliler, Mankalar, Kabaklar, Geçitler, Surgurlar, Dümenler, Demirciler, İncikler köylerinden elde edilecek gelirleri Çandarlı İbrahim Paşa ’(1430) nın eşi olan İsfahanşah Hatun Kudüs’te Eşrefiye medresesi ile Mathara kapısının arasında iki katlı olarak inşa ettirdiği medresenin tüm masraflarına tahsis etmiştir. ( Mustafa Güler, “Osmanlı İdaresinin Kudüs Müslümanlarına Sahip Çıkma Anlayışı”, Geçmişten Günümüze Kudüs, Ümraniye Belediyesi Kültür Yayınları-55)

 Mescid-i Aksâ

Mescid-i Aksâ, mübarekliği Kur'an-ı Kerim ile sabit (İsrâ,17/1) olan ve Efendimiz (s.a)’in ifadeleriyle ziyaret için yola çıkılacak üç mescitten (Buhârî, Fadlü’s-salât,1) birisidir.

لا تُشَدُّ الرِّحالُ إلّا إلى ثَلاثَةِ مَساجِدَ: المَسْجِدِ الحَرامِ، ومَسْجِدِ الرَّسُولِ ﷺ، ومَسْجِدِ الأقْصى

 Bu kutsal mekâna karşı sorumluluk imanımızın bize yüklediği bir görevdir. Çünkü bu üç mescidin sorumluluğu aynı zamanda ümmete yüklenmiştir. Bu bilincin yeterince ümmet tarafından özümsenmesi öncelikli ve önemli olduğu açıktır.

“ Hz. Peygamber’in zevcesi Hz. Meymune, bir gün Hz. Peygamber’e hitaben, Yâ Resûlallah! Beytülmakdis hakkında bize fetva verir misin (tavsiyede bulunur musun) dedi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Orası Mahşer ve Menşer (yeniden diriliş) yeridir. Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Çünkü orada kılınan bir namaz (başka yerde kılınan) bin namaz gibidir.” Bunun üzerine orada bulunan sahabiler, Yâ Resûlallah! Peki, oraya gitmeye gücü yetmeyen kimse (ne yapsın?) dediklerinde Resûlullah şu cevabı verdi: “Oraya gitmeye gücü yetmeyen kimse orada yakılmak üzere oraya zeytinyağı göndersin. Kim oraya zeytinyağı gönderirse oraya gitmiş gibi olur” (Ebû Ya‘lâ 1984-1990: XII, 523, no: 7088).”

          Peygamber Efendimiz (s.a) ‘in bize öğrettiği ve miras bıraktığı üç mescitte namaz kılmak bir manada buraların emniyet üzere olmasını sağlamak değil midir? Namaz veya ibadet mekânlarının emniyet üzere olması esastır. Bugün mahzun olan Mescid-i Aksâ’ya gidemeyenler için “kandillerine yağ göndermeyi “ bize öğreten Efendimiz (s.a)’in bu ifadelerini bugün nasıl anlamalıyız? Elbette tüm mescitler için olduğu gibi Mescid-i Aksâ’nın da imarı (Tevbe,9/18) ümmete aittir. Ama özellikle bu ifadelerden hareketle günün Müslümanları olarak Aksâ’nın ihmal edilmemesi, emniyetinin sağlanması, oradaki canlılığın korunması gerektiği, o mescitte ibadet imkânının örselenmemesi gerektiği, ilgi ve alakamızın asla kesilmemesi gerektiği gibi sorumlulukları çıkarmamız gerekmez mi?

Dilimizde “ ocağın tütmesi “ diye bir tabirimiz vardır. Mescid-i Aksâ’nın kandillerinin yanması veya bunun temininin Müslümanlarca yapılması bu mübarek mekânın mahremiyetinin de korunduğu veya korunması gerektiğini öğretmez mi? Bir başka ifade ile kandillerin yanması ve bunun sağlanması ayın zamanda Aksâ’da huzur ve emniyeti sağlama görevini Müslümanlar olarak bize yüklemiş olmuyor mu? 

Tarih boyunca yaşanılan ama özellikle son yüzyılda yaşanılan olaylar ile günümüzde yaşanılan olaylar elbette birbirinden bağımsız değildir. Aksâ’nın mahremiyetini ve güvenliğini sağlamak sadece etrafında yaşayan kardeşlerimize ait olan bir görev değildir. Uzak yakın tüm Müslümanlara ait ortak bir görevdir. Esasında mescitlerin bulunduğu tüm coğrafyalar ümmetin ortak sorumluluğunda değil mi? Bugün Gazze ile bizim ne bağlantımız var? Sorusunu sorma gafletinde bulunanlar, daha dün Çanakkale savaşında şehit düşen ve diğer kardeşleri ile koyun koyuna yatan Gazze’li şehitlere ne cevap verecekler ki? Onlar o gün dara düşen kardeşlerine yardım için koşarak geldiler ve üzerine düşen görevi yerine getirdiler.

         Rabbim ümmete şuur ve izân nasip eylesin. Gazze’deki kardeşlerimizin kurtuluşuna bizleri vesile kılsın.

Sonuç

Handan YILDIZ BAYRAK “Kur’an’da Kudüs Ve Mescid-i Aksa” isimli çalışmasında şunları ifade etmektedir:

         1. Kudüs’ün faziletlerinden ilki şüphesiz ki Müslümanların ilk kıblesi olmasıdır. Allah Rasulü’nün İsra ve mi’rac mucizesinin ardından Hz. Muhammed ve Müslümanlar Mekke döneminde ve ardından Medine döneminde on altı ay boyunca Kudüs’e yönelerek namaz kılmışlardır.

2. Kudüs, faziletini Kur’an’dan alan bir şehirdir. İsra Suresi 1. ayette sözü edilen İsra olayının ikinci durağı ve mi’rac hadisesinin ilk ayağı olması hasebiyle Müslümanların nezdinde büyük bir önem taşımaktadır. İsra ve mi’rac mucizelerinde Allah tarafından Kudüs’e dikkat çekilmek istenmeseydi şüphesiz ki bu yolculuk Mekke’den de olurdu fakat Yüce Allah, gece yolculuğunu Mescid-i Haram’dan başlatıp, Mescid-i Aksa’da sonlandırarak bu iki mübarek belde ve bu iki harem bölgesi arasında bir bağ kurmuş,  adeta nübüvvet halkalarını birbirine bağlamıştır.

3. Kudüs aynı zamanda faziletini sahih hadislerden alan bir şehirdir. Allah Rasulü’nden Kudüs’ü öven ve yücelten birçok hadis nakledilmiştir. Rasulullah’tan aktarıldığına göre Mescid-i Aksa’da kılınan bir namaz Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi dışındaki diğer yerlerde kılınan namazdan beş yüz kat daha faziletlidir.

4. Kudüs peygamberlik yurdudur. Zira; Allah Teala’nın insanlara hidayet vermeleri için gönderdiği peygamberlerin hepsinin yolu Kudüs’ten geçmiş ve Mescid-i Aksa’yı kıble edinmişlerdir.

5. Yüce Allah, Hz. Meryem’e Hz. İsa’yı Kudüs’te müjdelemiş, Meryem oğlu İsa’yı nübüvvet ve risaletle şereflendirmiştir.

6. Kudüs, Mekke ve Medine’den sonra Müslümanlar için kutsal kabul edilen şehirlerin üçüncüsüdür.  Allah Rasulü “ Sefer ancak üç mescide yapılır: Bunlar Mescid-i Haram, bu benim mescidim Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’dır”  buyurmuştur. Sahabeler de Mescid-i Aksa’ya özen göstermiştir. Öyle ki; Abdullah b.  Ömer Mescid-i Aksa’da namaz kılmak niyetiyle Hicaz’dan yola çıkıp Kudüs’e gelmiştir.

7. Öte yandan Mescid-i Aksa, İslam’ın ilk kıblesi, yeryüzündeki ibadethanelerin ikincisi ve harem bölgelerinin de üçüncüsüdür.

8. “(Ey Muhammed) çağırıcının yakın bir yerden sesleneceği gün (o sese) kulak ver” (Kâf 50/41) ayetinde uyarıcının sesleneceği yer birçok tefsirci ve hadisçi tarafından Kudüs olarak belirtilmiştir. O halde Kudüs, kıyametin kopmasının ardından mahşer (toplanma) ve menşer (dirildikten sonra dağılma) yeri olacaktır.